13Ara 2012 İSTANBUL'UN KONSER SALONLARINDA DÜO PERFORMANS HAFTASI 11 Aralık 2012 / ALEXANDRA IVANOFF , İSTANBUL Seçim yapmak zor olmaya başladı. İstanbul’da klasik müzik dünyasının patlayan bir iş hacmi var ve tam kapasiteyle çalışıldığı zaman ciddi anlamda her akşamın, arasından seçim yapmanız gereken büyük bir etkinlikler listesi oluyor. Geçtiğimiz hafta ilginç bir tesadüf oldu: Dört konserde düo performans vardı ve dört performansta da solistler aynı enstrümanı çalıyordu. 7 Aralık Cuma günü, aynı saatlerde iki ayrı düo piyanist çifti konser vermekteydi: Güher ve Süher Pekinel, Haliç Kongre Merkezi’nde Maggio Musicale Fiorentino Orkestrası eşliğinde Bartok’un İki Piyano için Konçerto eserini ve Ferhan ile Ferzan Önder çifti, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda perküsyonla Stravinsky ve Ravel’in iki piyanolu düzenlemesini seslendirdiler. Aynı zamanda iki Fransız kornocusu Radek Baborak ve Ertuğrul Köse, Caddebostan Kültür Merkezi’nde Haydn’ın İki Korno için Konçerto eserini seslendirdiler ve daha sonra 9 Aralık Pazar günü klavsenciler Skip Sempe ve Pierre Hantai, Notre Dame de Sion’da İki Klavsen için bir Rameau programı yaptılar. Cuma akşamı benim için oldukça zor bir karardı; ancak ben -belki böyle bir ikilinin bir araya gelmesinin ilginçliğinden, belki de enstrümanın sesini sevdiğimden- Fransız kornolarını seçtim. İDSO’nun programı, Dvorak’tan Karnaval Uvertürü ve Senfoni No.8 eserlerini içeren Çek yoğunluklu bir programdı. Berlin Filarmoni, Münih Filarmoni ve daha birçok orkestrada korno grup şefi olarak görev almış olan Baborak, şuanda önde gelen bir solist ve etkileyici bir diskografiye sahip. İDSO programı, senfoni konserlerinde ender bir şekilde rastlanan Reinhold Gliere’in Korno Konçertosu’na da yer vererek solisti biraz daha ön plana çıkarmış oldu ve bu da konsere katılma kararı almamda etkileyici bir başka faktördü. 1951 yılında yazılmış olan Gliere konçertosu, geç romantik tarzın, bazı askeri tören müziği tarzlarının ve 20.yy başlarının neoklasizminin ender bir karışımıdır. Rus besteci 1875-1956 yılları arasında yaşamıştır ve ülkesinin folklorik müziğini kullanarak bestelediği opera, bale ve kantat eserleriyle tanınır. Ancak bu yerel stilini bariz bir şekilde 20.yy’a taşımıştır. Burada Gliere, enstrümana, orkestranın arkalarında eşlik etmeyle görevlendirilmiş olmak yerine, bir klarinetin esnekliği, aralığı ve ses özelliklerine sahipmişçesine muamele eden Schumann ve Richard Strauss’tan etkilenmiştir. Konçerto, virtüöz bölümü boyunca cesur bir armonik gerilime yer veriyor. Ancak Baborak, sanki günlük ısınmasının bir parçasıymış gibi bu bölümü de kolaylıkla aşıyor ve korno için konçertonun en zorlu kısımlarından biri olan son bölümü de harika bir pestle sonlandırıyor. İki yüzyıl önce yazılmış olan Haydn Konçertosu, sizi kornonun av için uyarı olarak kullanıldığı eski zamanlara götürüyor. Tonlamaları ve çalma stilleri farklı olsa da, Köse ve Baborak, 18.yy natürel perdesiz kornoları için yazılmış virtüözü hünerli bir şekilde seslendiren uyumlu bir çiftti. Şef Theodore Kuchar, Dvorak senfonide olduğu gibi, coşkulu “Karnaval” uvertüründe de, ilk saniyeden itibaren etkili bir kontrol ve ihtişamla orkestrayı yönetirken oldukça enerjikti. Bu opus, Dvorak’ın diğer senfonilerinin harika melodilerine veya bu melodilerin ilham verici yorumuna sahip olmadığı için aslında en iyi eserlerinden biri değildir. Kuchar’ın canlı tempoları ve aşıladığı enerji, eserin bazı zayıf yönlerinin üstesinden geldi. Şaşırtıcı bir şekilde Kuchar bu iki eseri partisyonsuz yönetti.